Sufi nere baksa bir AŞK hikayesi görür… Sia – Alive

Avusturalyalı şarkıcı ve söz yazarı Sia Kate Isobelle Furler ‘in Alive isimli şarkısının Türkçe Çevirisi’dir.. Bir Sufi’nin gözüyle…. (Şarkıyı dinlemek için yazının sonundaki linke tıklayınız… )

Bir Fırtınanın içinde doğmuştum ve bir gecede Büyüdüm.

Tek başıma oynadım oyunlarımı, hala da tek başımayım… Oyunun kuralı böyle…

Ve hala oyun hakkım var, ölmedim.

sia-furler

Sahip olmadığım Her Şeyi istedim !!, AŞK gibi örneğin, IŞIKla gelen… Yaşamın içinde…

Fakat KİBRİ giyinmiştim üstüme, bir tuhaftı evet ve farkında bile değildim

Fark ettiğimde ise ondan hiç hoşlanmadım ! Beni AŞK’tan koparıp öldürmek gibi bir amacı olduğunu sezinlemiştim..

Ve o beni öldüremedi, hala yaşıyorum…

 

Yabancı bir yerlerde teselli buldum

Geri, zihnime doğru…

Sonra Tüm yaşamımı bir yabancının yüzünde gördüm

Anladım…

O bendim !

20160507_134742

Sanki doğar doğmaz elimde tek yön gidişli bir bilet vardı.

Bütün Şeytanların gittiği,

Rüzgarının hiç değişmediği,

Toprağında hiçbir şeyin can bulamadığı,

Sadece yalanların ve o yalanların doğurduğu korkuların olduğu ,

Hiç umudun olmadığı o yere doğru…

Sana sadece, geceleri  başını yastığa koyduğunda ağlamayı öğrettikleri o yere…

Sanki başka yol da yoktu !

Ama dediğim gibi,

hayatta kalmayı başardım…

Hala nefes alıyorum…

 

Bu zamana kadar ki bütün *nefeslerimi* sen almış olabilirsin, ama hala *nefes* alıyorum

Hepsini sana vermiş olabilirim, ama ben hala nefes alıyorum… 🙂

Benden yapmamı büyük olasılıkla beklediğin her hatayı tek tek yaptım.

Kördüm, uykudaydım ya da fırtınaya kapılmış…

Bana verdiğin her şeyi aldım, aldım, aldım…

Ama farkında değildin, ben acı çekiyordum.

Sonra aslında neyi istediğimi bildim,

Senin verdiklerinden çok uzakta bir yerde, çok başka bir şey…

ve içeri gidip onu aldım, içeri kalbime…

Bana söylediğin her şeyi yaptım,

Özümdeki AŞK’ı bilseydim asla yapmayacağım şeyleri…

Ama sana söylemiştim, ben asla unutulmadım !

Sana söylemiştim, hiç bir zaman Yalnız kalmadım !

 

Ve bütün bunlar, Sana Rağmen….

 

Hala Nefes Alıyorum

Hala Yaşıyorum

Bütün nefeslerimi çalmış olabilirsin belki, ama hala nefes alıyorum …


Hala nefes alıyorum;

Yani bu demek oluyor ki *Hala* (Nefsimin tüm hilelerine kanmama rağmen, ona rağmen) Varoluş beni kucaklıyor ve beni nefesiyle besliyor.

Yani bu demek oluyor ki Allah beni hala seviyor çünkü bana Nefesinden hediye etmeye devam ediyor.

Yani bu demek oluyor ki Hala her nefeste AŞK’ın Yolunu bulmam için bana Şans veriyor, Kalbimin o en derinine gizlenmiş sırrı çözmeye, Kendimden Kendime varmaya, AŞK’a, fırsat…

Her an…

Çünkü her an, NEFES ALıyorum.

 

Veriliyor ki Alıyorum….. …. .. .  😉

Bir sebep var ki alıyorum… !


Her nefeste Şans, Nefes kadar Şans;

Ne kadar sevildiğimi düşünemiyorum… Gözlerim Bunu BileMemenin mutluluğundan doluyor, taşıyor…

Çünkü Her nefeste Tüm Kainat yıkılıp yeniden yaratılır, Allah andadir derler ve kainatı her an yeniden yaratmaya devam ediyor…

Her nefeste Kaderimiz tekrar yazılır… Her nefeste, her sözde, her kalbimizden geçen düşüncede yollarımız yeniden şekillenir…

Bir anda, O bir Nefes İle,  her şey baştan ayağa değiştirilebilir, Rota Kalbime, İçe Doğru olsun…

Sia- Alive on Youtube

 

Yeni Dünya Canlısı

Yeni Dünya Canlıları ölüp ölüp dirilirler,,, onlar her nefesteHer yeni anın, içindeki mucizevi yaratıcı gücünü hissederler. Yeniden yeniden yeniden yaratırlar. Yarattıkları sadece aşk içindir. Ve hal böyle olunca çok da fazla değişiklik yapmaya ihtiyaçları yoktur. Yeni dünya canlıları çoğunlukla hallerinden memnundurlar ve fakat sürekli kendi içlerine baktıkları için, ne zaman daha çok ışık alanı yaratabileceklerini anlarlar, yani ne zaman içlerinde yeni yeni karanlık bölgelere rastlarlar, o zaman yeniden bir nefes verir ve alırlar, yani yeniden ölür ve aşk niyetiyle dirilirler. Böylece her dirildiklerinde varlıklarında daha çok ışığı barındırıyor olurlar. Daha çok <Aşk>ı.

Yeni Dünya Canlıları Aşk’ın sonu olmadığını bildikleri halde olabildikleri ((aşk)) kadarıyla memnundurlar. Çünkü oldukları hal -sonsuz Aşk’ın kendisi olmasa da- olabilecekleri en güzel haldir. Çünkü temiz niyetleri ile Ellerinden Geleni yapmış ve kapları ölçüsünde ışıkla dolmuşlardır. Bu yeterli, Bu tam… Her biri bir kabı olduğunu bilir ve kabının yettiğince dolduklarında tarifi güç bir mutlulukla tam olurlar ve bilirler Aşk Onlara daha çok gelmek istediği zaman gelecektir. Onların tek yapabileceği buna layık ve hazır olmaktır…

universe

Anda olmak Cennettir. Yeni Dünya Canlıları bunu ara ara hissetmişlerdir. An’da olmayı öğrenmeye çalışırlar. Zihinlerinin içinde olmak, onlar için bugünü, şu anı yaşamamaktır, yani bedenli birer ölü olmaktır.

Yeni Dünya Canlıları Sevginin ne olduğunu bilirler, sevgisizliği görebilirler ve gerçekten sevebilmenin heyecanıyla yanar tutuşurlar.. ‘Karşılıksız Sevgi’ yi hissediyor olmak, ‘Sevginin kendisi Olmak’ onlar için bir dağcının Himalaya’da Everest’e tırmanması, bir futbol takımının Dünya Şampiyonu olması gibi heyecan verici bir amaçtır.

Sevgi Olmak için
Ne yapılması gerektiğini bilirler ama yapmak zordur. Yapmak için sınırlarını zorlamaları gerektiğini bilirler.. Zorlarlar, aşarlar, genişler ve büyürler…
Yeni Dünya Canlıları yumuşaktır. Bakışları, gülüşleri…

Yeni Dünya Canlıları gençliklerinde oldukça kırılgandır yetişkinlikte kırılgan olmamayı öğrenirler…

Yeni Dünya Canlıları her zaman Özgürdür. Her zaman ve her koşulda. Para bile onları istemedikleri bir şeyi yapmaya zorlayamaz. Parasızlıktan korkmazlar. Nefes aldıkları sürece aç kalmayacaklarını bilirler. Ölmeleri gerekliyse ölürler. Aşk Nasıl derse o. Amaç aşkla dolmaktır. Amaç içerideki aşkı bulmaktır ve Dünyalık hiç bir koşulun bu amacı engelleyebilecek bir etkisi yoktur. Aşk hep oradadır ve Canlı hep orada ve ikisi arasına dünyada girebilecek hiç bir şey yoktur. Olaylar Olur ve geçer… Amaç siyahtan beyaza varmaksa tüm renklerin tek tek farkına varılacaksa kimisinin rengi gridir kimisinin lacivert kimisinin bordo ve trilyon tane renk tonu olduğu gibi trilyon tane yaşam tecrübesi vardır… Yeni dünya Canlısı içinse hepsi tektir, hepsi yalnızca Renk’tir. ve Siyah ile Beyaz arasında… Dolayısıyla Dünyalık hiç bir koşulun, yani rengin ne olduğunun, hangi yoldan bu ikisinin arasındaki yolculuğu yaptığının bir önemi yoktur. Bu yüzden Özgürdürler… Renk renktir, Yol yol… “İki kapılı bir han” mı demişti bir zamanlar bir Aşık… Ne güzel söylemiş…

Yeni Dünya Canlıları Aşıktır…

 

Mutluluğun Sırrını Buldum…

Her şey her daim varolmakta.. Bizler yalnızca üzerlerinden geçiyoruz ya da onlar bizim… Aşk da, Nefret de her daim bir yerlerde varolmakta… Sen nefret etmiyorsun diye NEFRET yok olmuş değil, Ya da sen ilahi AŞKı hissetmiyorsun diye o Aşk yok demek değil… Sen gözlerini kapattıysan güneş ne yapabilir sana ışığını göstermek için ? hER AMA heR şeY VaR OlmAkta duruyor bir yerlerde…fish orange.jpg

Ve neden negatif olanları üzerimizden atmaya bu kadar kafayı takmış durumdayız anlamıyorum. Mutlu olmak için mi? Mutlu olmak sürekli mutlu olmak mı istiyorsun. O zaman gelen ve giden her şeyi Selamla karşılayıp Selamla uğurlamayı öğrenmelisin. Mutluluğun sırrı budur. Her Daim olması istenilen Mutluluğun sırrı !!! Çünkü eğer her daim istiyorsan, her daimin içinde her şey vardır. Üzüntü de sevinç de, çünkü HAYAT BUdur. Eğer sen daima pozitif duyguları hissetmek istiyorsan farkında değilsin ama aslında YAŞAMAK İstemediğini İlan Ediyorsun… Çünkü ne yaparsan yap, kışın gelmesini durduramazsın ama onu buyur edip geçmesini sabırla bekleyebilirsin. Etrafındaki herkesin senin gibi olmasını sağlayamazsın ama hoşgörüsüz olana sende olan hoşgörüyü örnek sunabilir ve hoşgörüsüz olan insana da Ya selam diyip yoluna devam etmeyi bilmelisin.. Yaşam hiç bir zaman sadece beyaz veya sadece siyah olmayacak. KİMSENİN HAYATI SADECE MUTLULUKLA GEÇMİYOR. HİÇ KİMSENİN… Ve daima hatırla, ŞARTLAR HİÇ BİR ZAMAN SENİN DAİMA MUTLULUĞUNU SAĞLAYACAK ŞEKLE GELEMEZ ! Sen Şartlara Uyum Sağlamayı Öğrenebilirsin ! İçindeki Uyum senin daima gözlediğin Cennetindir ! Bu uyumla sen Cennette yaşamaya devam edersin ve “olan” olmaya devam eder… Artık Sonsuza dek mutlusundur…

Hatırla, Sen yalnızca yolculukta olan bir ruhun aracısın ! İşte olan bu, kadar, basit !

Eğer anlamadıysanız veya eklemek istediğiniz bir şey varsa,

Detaylı Bilgi için;

dilekcantimur@gmail.com

Theta Healing seansı almak veya Meditasyon yapmayı öğrenmek için tıklayın…

 

Ben Kimim, Burada Ne İşim Var, Bu Dünya İyileşir mi, Peki Çözüm Nedir ? :)

Herkese selamlar, bu Kiesha Crowther’ın konuşmasının 2.kısmıdır.
(1. kısmını okumak için link: dilekcantimurblog.wordpress.com/1. bölüm Toprak Ana )

Keyifli Okumalar … 🙂

….

şaşkın kızHepimiz bu gezegene insan ürünü kurallar ve insan ürünü dinler içinde doğduk. Ve artık, daha fazlasını hak ettiğimizi dile getirme zamanı. Çünkü daha fazlası var. Kendimizi değiştirmenin, kurtarmanın tek yolu, Kim olduğumuzu hatırlamak… Bizlere hep Tanrı’nın bizden kopuk olduğu anlatılmıştır. Dinler, bizlerin günahkar ve kötü insanlar olduğumuzu söyledi ve Cenneti hak etmemiz gerektiği. ( Aslında ben gerçekten Cenneti hak etmek için çabalamamız gerektiğine inanıyorum, ve aslında bu yazıda da Cennetimizi yeniden bulabilmenin yolunu yazıyor. Bu çaba ise aslında şaşılacak kadar basit 🙂 yalnızca kalp bilincinde yaşamaya başlamamızdan ibaret. O’nu haketmek için O’nu seçmemiz gerekli. İnsanlar bunu bilmiyor ve dahası korkuyorlar. Tanrı varlığımızı, sınırsız potansiyelimizi yeniden hatırlamayı seçmeliyiz.) Ben bugün, asla unutmamınız gereken bir şeyi söylemek üzere buradayım;

Siz Tanrısınız… (Nur’unun Nur’u olarak… O’ndan olarak.)

Ruhunuz Tanrı… (Tıpkı Okyanustaki bir damlayı aldığınızda her nasıl o damla okyanustan farklı bir şeye dönüşmediyse ve okyanusun tüm özelliklerine sahipse biz de Tanrı’dan bir damlayız…)

Tanrı’dan kopuk (ayrı) değilsiniz.

Hepinizin Tanrı olan bir Yüksek Benliği var.  (Buna bayılıyorum 🙂 )

Ruhunuz, Yüksek benliğiniz, Yüce Rabbin bir parçası. J
Tanrı ne bir erkek, ne de bir kadın. Tanrı, bilendir. Tanrı, her şeydir. Tanrı tüm yaratılışta bulunan sevgi ve ışıktır. Ruhunuzu yapan Tanrı’dır. Ruhunuzu Tanrı yaptı ve ruhunuz sizin içinizde yaşıyor Siz Tanrısınız. Herkesin yüksek benliği var. Ve sizi buraya yollama kararını alan Yüksek Benlikleriniz. Gelmeyi siz seçtiniz. Bunu niye seçtiğinizi kendinize sorun. Buradaki sizden, sizin yüksek benliğiniz sorumlu. Bu gezegene pırıltınızı gönderme kararı aldınız.  Deneyimlediğiniz her şey, bir insanla, bir hayvanla, bir bitkiyle olan her etkileşiminiz, Yüksek Benliğinizin size gönderdiği bir deneyim. O yüzden, ne bir hata ne de bir günah var. Buraya öğrenmek için geldiniz. Düny hayatı (bir yanıyla)bir okul. Her gün deneyimlediğiniz her şey, iyi veya kötü görünsün sadece birer öğreti (hatırlatıcı) ve deneyimdir.

İyi veya kötü, kolay ya da zor görünse de her deneyimden öğrenebilir ve gelişebilirsiniz. Kim olduğunuzu gerçekten anlayın!  Sizler Tanrı ve Tanrıçasınız. Madem ben, bana en hayırlı öğrenimim için Yüksek Benliğim tarafından verilmiş olan yolculuğumda Tanrı ve Tanrıçayım, o zaman başka hiçbir insanı yargılayamazsınız ve hiç kimse de sizi yargılayamaz. Siz Mükemmelsiniz. Bütün yaşam öğrenmek  ve gelişmek için. (Deneyimlemek ve Bilinçlenmek ve kaynağın kendisini saflaşmış olarak tümüyle hissetmek, bilmek için bütün olma (her şey ve hiç olma)yolunda ilerlemekten ibaret). Belki komşunuz seçimleri hoşunuza gitmiyor ama onlar tam olarak öğrenmeleri gerekenleri öğreniyorlar. Bunun bilincinde olduğunuzda, özgürleşirsiniz. Birilerinin sizin hakkınızda ne düşündüğü farketmez. Ve bizim de kimseyi yargılama hakkımız yok. Hepimiz kendi yolumuzdayız. Öğreniyor, deneyimliyor ve gelişiyoruz. Dedelerim bana bir seferinde şöyle demişlerdi; “Başkalarının senin hakkındaki düşüncesi, seni ilgilendirmez.” kesinlikle haklıydılar. Toplumdaki statünüzün bir önemi yok. Ne kadar gelirinizin olduğunun bir önemi yok. Bunlar hep egonun ürünleri. Ve ego ile yaşamak, yanlış bir yaşam şekli. Çünkü sizi Tanrı,’dan koparan yalnızca egodur. Çünkü insan ürünü dinler Tanrı’dan kopuk olduğumuzu öğretti.  Ve dini liderler, gücünüzü sizden aldı. Din, bireyin gücünü almakta, Sizi Tanrı’dan koparmaktadır. Dünya’daki gücünüzü olduğu kadar, ahiretinizin gücünüz de sizden almaktalar. Artık onlara gücünüzü teslim etmeyin.  Tanrı’nın gözünde değerli olup olmadığınızı kimsenin söylemeye hakkı yok ! Sizler varoluşunuzun güçlü, eşyaratıcılarısınız. Zihin ve ego ile yaşamayı bırakıp, tekrar kalpten yaşamaya dönmemiz istendi bizden.

Tüm insanlık adına Dünya’daki en büyük yara, kendimizi sevmiyor oluşumuz !  Siz gerçekten kimsiniz ? Ve o kişiyi seviyor musunuz? Dünya üzerindeki en büyük yara budur. Size kendinizi yansıtacak kimseniz yoksa, sevilesi, hoşlanılası ve değerli olduğunuzu, yine de sevilesi ve değerli olduğunuza inanır mısınız? Ama yaralarımız bizi çirkin değil güçlü yapar. Hepimiz hata olarak gördüğümüz şeyler yaptık, ama artık onlara hata gözüyle değil, öğrenme fırsatı gözüyle bakmalıyız. Böylece, kendimizden nefret ve şüphe etmeyi (kendinden-kuşku) bırakabiliriz. Böylece Tanrı’nın parçası olduğunuzu ve güzel olduğunuzu hatırlarsınız.

Birbirimizi sevmeliyiz. Çünkü bizler gerçekten kardeşiz ! Hepimiz aynı anneden doğmayız. Hepimiz Tanrı’dan gelmeyiz.

Dünya’nın geçirdiği en muazzam zamanda yaşıyoruz. Ve bizler gelmiş geçmiş bütün ruhlardan daha güçlüyüz. Yaşadığımız Dünya’yı değiştirmeye muktediriz. Tek (!) istenen şey , *Sevgi Olmamız* .

Sevgiyle yaşadığında her şey değişir.

Sevgiyle, Kim Olduğunu Hatırlarsın.

Sevgiyle, Kimseyi Yargılamaz Olursun.

Sevgi olarak, Dünya’nın bilincini kafadan kalbe taşırsın.

Sevgi gerçekten cevaptır.

Yüzyıllardır kadim yerliler Dünya üzerine gelecek bazı insanlardan bahsetti. Bunlar, Dünya’nın yaşam biçimini değiştirecek olanlardı. Bunlara “Çok Renkli Kabile” denilecekti. Günümüzde bütün kadim yerliler artık zamanın geldiğini söylemekte ve bunca zamandır beklenenler “Bizleriz”!  ve Dünya Ana ile beraber aydınlanabiliriz. Kutupların yeniden değişmeye başladığı bir gerçek. Tamamlanması sadece birkaç sene alacak. Şimdiyse insanoğlu bir seçeneğe sahip :  Ya aynı kafada yaşamaya devam ederiz ve doğanın kendini yenilemesine ayak uyduramayıp Dünya üzerinden siliniriz. Ya da Kim olduğumuzu hatırlarız, (gücümüzü yeniden kabul ederiz), sevgide yaşayarak, aydınlanarak (bilinçlenerek) ilerlemeye devam ederiz.

Kalpten yaşamak aslında çok çok kolaydır. Yapmak zorunda olduğumuz en basit şey… Hepimizin kendini sevgi durumuna sokacak, kalbini açacak özgün yöntemleri vardır. (beynin alfa beyin dalgasına geçmesini sağlamak için yöntemler örneğin; sevdiğin tarzda bir müzik dinlemek, sevdiğin bir hobini yapmak, dans etmek, denize girmek, yoga yapmak vb.) Benim için bu, doğayla, ağaçlarla ve bitkilerle birlikte olmak olduğu gibi güzel bir müzik dinlemek de durumumu hızlıca değiştirebilir. (yükseltir). Bazen küçük bir çocukla veya bir hayvanla birlikte olmak da bunu sağlayabilir. Ama hepimizde bu yol farklıdır. O yüzden kalbe inmenizi en kolay şekilde sağlayacak yöntemi siz seçin. Ve o durumda bir süre kalın. Günde 5 dk.olsa bile…

 Bizden istenen şey bilinç değişimidir. Zihin, ego durumundan, kalbi duruma geçmek… Dünya bilinci gerçek bir şeydir, bir tür enerjidir. Evrendeki her şey enerjidir. (Her şey enerjiden meydana gelir, soyut ve somut her şey aralarındaki tek fark titreşim-frekans- yoğunluğudur. Örneğin, şünceler yalnızca daha az titreşimli maddelerdir. Neye odaklanırsanız onu yoğunlaştırsınız ve dünya alemimde realiteye dönüştürürsünüz.) Bilincimiz de ayrıca bir enerjidir.

Ve şu anda Dünya’da kafa bilinci hakimdir. (Bunun içinde yanlış düşünce kalıplarıyla dolu bilinçaltı, egosal tatminsizlikler, korkular, temeldeki kendini sevip saygı duyamamaktan kaynaklanan değersizlik hissini yenebilmek için bunu dışarıdan alabilmek için çabalayan, doyumsuzluk ve sürekli daha fazlasını isteyen bir zihin vardır.) Ne mutlu ki Sevgi enerjisi, Korku (nefret) enerjisinden 10 kat güçlüdür. Ve hakikaten, tüm bilinci değiştirebilmek için Dünya popülasyonunun sadece 3’te 1’inin sevgiyle yaşamasına ihtiyacımız var. Şu anda en güçlüsü zihin bilincidir. O yüzden kararlarımızı hislerimizle almak yerine düşünerek alıyoruz. Ama kararlarımızı kalbimiz vasıtasıyla vermemiz gerek. Bilinç, kafadan kalbe (mind to hearth) geçiş yapmaya başladıkça, bunu hep beraber yaşayacağız. Yani 3’te 1’imiz kalpte yaşamaya başlar ve kim olduğumuzu hatırlarsa, Dünyamızı gerçekten değiştireceğiz. Ve kalp bilincimiz giderek ağırlaşmaya başladıkça zihin bilincinin yerini alacak. Bu yüzden atalarımız bize meselenin gidip bir şeyler yapmak olmadığını, Dünyamızı değiştirmek için hiçbir şey yapmamız gerekmediğini söylerler. Bizden yapmamızı istenen tek şey Sevgi Olmamız. (Be the Love itself) .

Evrende her şey enerjidir EinsteinSadece sevgi olarak, o bilinç seviyesinde oturup Dünya’ya sevgi vererek, Dünya’yı değiştirirsiniz. 🙂 (Çünkü bütün enerjilerin toplandığı ve yoğunlaşan enerjilerin dünyada realiteye dönüştüğü bir sistemde bulunuyoruz. Buna Toplum bilincini örnek gösterebilirim. Her bir insanın aklından geçen tüm düşünceler ve ruh halini kaplayan hisler Matris denen bu enerji ağında toplanmaktadır ve birbirine benzeyen enerjiler mıknatıs gibi birbirlerini çekmektedirler. Ve yoğunlaşan enerji Dünya’daki realiteyi oluşturmakta ve deneyime dönüşmektedir. Bu nedenle Sevgi Ol mak Dünya’da cenneti yaratmak isteyenler için kuşkusuz bir yoldur. Bu etki tepki yasasıyla da uyumludur, Varlığınızın elbette evren üzerinde bir etkisi var ve siz her ne iseniz, öfke mi, hırs mı, şevkat mi sevgi mi, yani siz evrene nasıl bir etki ediyorsanız, aynı titreşimdeki bir tepki ile yanıtlanırsınız. Sevgi Olun, Kendi Cennetinizin tadını çıkartırken Tüm Gezegene şifa yayıyor olacaksınız.)

Sevgi bilincine geçtikten sonra bu bilinçte oturup onu yönlendirebilirsiniz de.. Suya şifa için gönderebilir, hayvanlara şifa için gönderebilir, bitkisel bilinç için gönderebilir veya insanlara şifa olması için yönlendirebilirsiniz.

Bu gezegen üzerinde sürekli aynı titreşimi yayan sadece iki şey vardır: Dünya ve İnsan

(Biz gerçekten de bir bütün olarak yaşamımızı sürdürüyoruz. Topraktan Havadan Evrenin bütününden ayrı varlıklar değiliz. Biz biriz ve bu yüzden biz nasılsak onlar da öyle. Şimdişarıda gördüğümüz her şey içimizde olan bitenin bir yansımasıdır. İnsanlık ve Doğa şu an bu haldeyse bu insanlığın içindeki karmaşanın eseridir.)
Toprak Ana’ya ne yaparsak, kendimize yapmış oluruz. Dişil unsura tekrar nazik ve sevgi dolu olmalıyız ki Dünya iyileşsin !
lovedVe bu Gezegen üzerinde şunu hatırlamalıyız ki; yıldız canlıları, yıldızlardaki kardeşlerimiz gerçekten varlar. Uzun zamanlardır buradaydılar ve kendilerini hiç bakmayacağımız bir yere gizlediler. Engellilerimizin arasına… Zihinsel engelliler kutsaldır. Kendilerini asla bakılmayacak bir yere gizlediler. Zihinsel engellilerimiz bir kenara itildi ki onlar Dünya üzerinde olabilecek en sevgi dolu insanlardır. Onlar sırf insanlık için yüksek frekansları tutmak için buradalar. Bu hepimize, bizden farklı birine nasıl davranacağımız üzerine büyük bir derstir. Yıldız kardeşlerimiz tekrar aramıza dönüp bize yardım ve destek olmak istiyorlar. İlk adımı onların atmıyor olması da onlardan korkuyor olmamız. Gelmiyorlar ve gelip tüm sorunlarımızı çözmeyi düşünmüyorlar (çünkü bu bizim varoluşumuzu anlamsızlaştırırdı) ama gelip hepimize ÖĞRETMEYİ arzuluyorlar. Bizi çok derinden seviyorlar. (ve öyle sanıyorum ki sevdikleri kadar saygı da duyuyorlar.)  Bizimle beraber yürümek istiyorlar, yardım edebilmek için… Ama onlardan korkmamamız gerek. Onlar gerçek. Ve size bir hikâye anlatmıyorum. Gerçek olan şey bu! Devletlerimiz bile artık bize onların gerçek olduğunu söylemeye başladı. Artık internetten de bakıp görebileceğiniz birçok kaynakta, eski hükümet görevlilerinin, “Evet, onların varlığından haberdarız ve bir süredir onlarla irtibattaydık.” Dediklerini görürsünüz. İki haftadır yüzlerce gözlem yapıldı ve yüzlercesi Manhattan ile New York’ta California’nın her yerinde görüldü. New York havalimanı kapatıldı. Çin’deki havalimanı kapatıldı. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllarda, hepimize onların burada olduklarını açıklayacaklardır.

Kalbimizin alanında oturduğumuzda, sadece sevgimizi Dünya Ana’ya değil, sadece insanlığa değil, yıldız kardeşlerimize de sevgi ve saygımızı sunmalı ve tekrar gelip bize kendimizi nasıl iyileştirebileceğimizi öğretmelerini istemeliyiz.

Bizler Dünya’nın en müthiş! zamanında yaşıyoruz! Daha önce hiçbir insanın görmediği şeyler göreceğiz. Dünya birkaç sene içinde bambaşka görünecek. Hepimizin onunla birlikte olması da benim dileğim. Tek yapmamız gereken SeVGİ oLmaK.

Sevgi, ihtiyacımız olan her şeyin cevabıdır.

Sevgilerimle … 🙂

Kiesha Crowther konuşması 2. bölüm Youtube Link: Kiesha Crowther-Little Grandmother – We must start living from the heart.

Keşfetmen Dileğiyle…

Bu sadece basit düşüncelerimden biriydi. Basit dememin nedeni kendimi bildim bileli her günüm böyle düşüncelerle dolu olduğu için.

nr1’da Nil Karaibrahimgil’in bir şarkısı çalıyordu, “Hadi İnşallah”, ve şarkıda şöyle diyordu, “Onu ilk gördüğümde dedim benim olsa aşkımız yıkılırdı.” Yani çok çok güzel yaşardık aşkı, her anımız aşk dolu geçerdi … Ya dedim nasıl ? Filmin görüntüleri geldi aklıma yakışıklı popüler bir çocuk ve normal bir kız. Gerçekten hemen deliler gibi aşık mı olmuştu yani yoksa yakışıklı ve popüler oluğu için mi böyle hissediyordu.

Nasıl ölçülebilirdi aşk dedim kendi kendime 😀 Ha ha ! Fedakarlıklar geldi aklıma heralde en büyük fedakarlığı yapan kişi, en çok aşık demek oluyordu !

Sonra dedim ki “yahu bu neyin kafası, her şeyi ölçmeye çalışıyoruz!”. Zamanı ölçüyoruz mesela sırf kontrol edebilmek için. Yani biz ölçerek kontrol altına alabildiğimizi sansak da.. Oysa ZAMAN dediğin AN dan ibaret ! Bu kadar ! Yani geçmiş gelecek ve şimdi aynı anda gerçekleşiyor. Zaman her olayı aynı anda kapsıyordu.

Sonra aklıma Krishnamurti’nin eğitim sitemiyle ilgili bir vidyosu geldi; yanında iki çocuk oturuyor bir kız bir erkek, Ve onlara Çocukluktan beri bize kıyaslamanın öğretildiğini söylüyordu Krishnamurti, ve şunu öğütlüyordu “Don’t compare yourself with anybody ! ” Yani, biz Kendimizi bile ölçebilmek istiyorduk ve bunun için de etrafımızdaki insanlara bakıyorduk O ne yapmış, O neyi ne kadar yapabilmiş, ben ne kadar yapabilmişim? Onun kadar zeki miyim? Onun kadar iyi miyim? Onun kadar popüler miyim?

Hep ölçmeye çalışıyoruz çünkü o zaman algılamamız daha kolay oluyor.

Aşka da öyle bakıyoruz tabi ki 🙂 Kalbi en çok hani o hop diye düşüyormuş gibi olan, en çok aşıktı bence 😀 Hani o göğsünüzdeki boşluk duygusu ! Ou yoo !! o da gelip geçiyor vesselam. O zaman iki kişinin arasındaki aşkı ölçmeye çalışmak çok aptalca, ve eğer ölçmeye ihtiyaç duyuyorsak zaten hiç olmamış o AŞK ! çünkü kafa karıştırıyor ve düşündürüyor demektir ama aşk düşünülecek bir şey değil, çok yoğun sevgi ve mutluluk karışımı bir duygudur ve yalnızca HİSSEDİLİR (olsa gerek) 🙂

Ama artık bu insan türü yaratıkların algıları eskisine göre genişlemeye başladığına göre; bazı çok geniş spektruma yayılmış ve güzel şeyleri kıyaslamaya, ölçmeye çalışarak değerlerini düşürmek yerine, sadece hissetmeyi keşfetmenizi dileyebilirim !
O zaman eminim yeni bir ölçü biriminiz olacak !
Hissetmek
Ruhunun titreşimi
Kalbin sesi
3. göz
Sezgileriniz gibi…

dilekcantimur@gmail.com

Bulunduğum zamanı anlamak üzerine…

mersin sahilTam bir arınmaya başlama ve öze dönme hikayesi. Gerçek bir hikaye…. çünkü kendi hikayem 🙂  Öncelikle, içinde bulunduğumuz zaman üzerine değinmiş ve bende bazı taşların yerine oturmasını sağlamış olan yazının (linki aşağıdadır) sahibine tekrar teşekkürler.

Evet, Tam olarak Kalbimin o Hakikat sesini duymaya başladığımdan beri hayatımda bir çok köklü değişimler gerçekleştirdim. 6 yıllık ilişkim birden bire bir düğümün kendiliğinden çözülmesi gibi çözüldü ve ipler ayrıldı. Ve Ben böyleceAŞK‘ın bizzat kendim olduğunu hissettim. Kendime döndüm içime baktım, inançlarıma, yaşadıklarıma, kendi kendime yaptıklarıma, hastalıklarıma, hislerime baktım tek tek… En çok kalbime kulak verdim. Neticede Hakikaten birini sevmenin ne olduğunu öğrendim, ilk önce ne olmadığını deneyimleyerek elbette… İnandığım düşündüğüm hissettiğim bir çok seyin Zannetmek (öyle sanmak) olduğunu farkettim. Ben zannettiklerimden temizlendikçe hakikatler kendiliğinden yerleşiyor gibiydi bilincime. Yani bir illüzyondan uyanıp gerçeği görmeye başlamak gibi…

İçime yolculuğum devam etti ve oradaki ses bana bu kez (ne cürretle bilinmez) Sen Dünyayı Kurtaracaksın diyordu. ( Arındıkça daha iyiye.. ) Ben Dünyayı Kurtarıcam diye tekrar ettim ben de. O anlarda kalbim çok yoğun bir sevgiyle doluyor ve ben bu duygunun şiddetiyle ağlıyordum. Yani anlayacağınız durup dururken, tam meditasyonla sakinleştik derken, Mutluluk Gözyaşları döküyordum. Sanki o an zaten kurtarmıştım dünyayı ve şükrediyordum 🙂 Allah’ım Teşekkür ederim diyip duruyordum. Sonra bu duyguya hizmet etmek için ne yapabilirim diye düşündüm elbette. neyi aşkla yaparım ben diye sordum. Çünkü aklım karıştığında “Şimdi Sevgi Ne Yapardı?” diye sormayı öğrenmiştim. Cevaplar hızla geliyordu yakalamak ve tutmak gerekiyordu. İlk önce mevcut durumuma baktım elbette. Yaptığım iş beni ve varoluş amacımı yansıtıyor muydu? Yaptığım İş, Bu Dünyaya Verebileceğim En İyi Şey Miydi? Yaptığım işten haz alıyor muydum? Absolutely Not !Kesinlikle Hayır ! Öyleyse 1 sn daha orada durmamın hiç bir mantıklı açıklaması olamazdı (ne maaşı, ne sigortası, ne sabitliği, ne statüsü)… Tüm samimiyetimle hissediyordum, Ne gözümde, ne de gönlümde bunların hiç birinin bir değeri kalmamıştı. Bana ait değildi yaptığım işe ait şeylerin hiç biri ve eğer Ben, Evrene, Kendime Özgü (benim aslıma ait) bireysel katkımı sağlamaya niyet ettiysem -ki öyle görünüyordu- o zaman, Sonsuzluğa yansıtmak istediğim resmime uymayan şeyleri yaşamımdan çıkartmalıydım. Ve de Öyle Yaptım ! 🙂 Mevcut işimden istifa ederek ayrıldım. Siz adım atmadan, ayağınızın altında yer belirmez. Hadi bir cesaret. Yürümek istediğiniz yola çıkın ! Yolun olmadığını düşünüyorsanız bile ! Çünkü siz çok garanticisiniz, cesaretiniz yok ve Eğer adım atmaktan korkuyorsanız ne Allah’a (İlahi Düzenin Akışına, Evrene), ne de Kendinize inancınız ve güveniniz yok demektir. Siz adım atmadan önce yani daha evrene o soruyu sormadan, cevap bekliyorsunuz ama yaşamınız boyunca, sormadığınız hiç bir soruya yanıt almayacaksınız! Bu, benim Hayatımda aldığım 2. en muhteşem karardı 🙂

(Arınmışlığın Böylesi…) Şimdi 4 haftadır Evdeyim evet… ve bu sürede Zihnimin beni hiç rahat bırakmadığı doğrudur. Bu yazıda okuduğuma göre rahat bırakmayan ego imiş. Alışık değilmiş durmaya. Ben de 2 gün önce bir arkadaşıma şöyle söylemiştim. “İşten çıkmış olmaktan mutluyum. Kafama hiç bir şey takmıyorum. Ve tam da bu halim, beni huzursuz ediyor. Huzursuz olduğum için kendi kendime sorumluluklar yaratıyorum, o sorumlulukları da sırf bişiy yapıyor olmak için, bu huzursuzluğu gidermek için, yarattığımdan,yani içimden geldiği için değil de, kı*ımdan uydurduğum için, gerçekleştirmek istemiyordum ve tabi ki hiç birini gerçekleştiremiyorum. Sonuçta da yine hem kendime Sorumluluk yaratıp, hem de onu da Gerçekleştiremeyince, yine kendi kendime kızıyorum. Böyle saçma bir ruh halindeyim” demiştim. Saçma olmadığını bu güzel yazıyı okuyunca öğrendim. Taşlar havada birbirlerine çarpar vaziyette dururken şimdi hepsi yerli yerine oturdu. Doğal bir süreçteyim. Ve dikkat etmem gereken tek şey Negatif düşünce spiraline girmemekmiş ki ara ara sürekli giriyordum. Ve Dilek sakin ol diyip kendimi çıkartıyordum. Veya hemen hoop bir meditasyonla yine kendime geliyordum. Aslında bu yazıyla da 10 dk. nefes ve 20 dk. dengelemeden kalktıktan sonra karşılaştım. Niyetime uygun deneyimler yasasına BAYILIYORUM ! 🙂

Bunlar aşağıda linkini belirttiğim yazıyı okuyunca aklıma gelenler. İçinde bulunduğum zamanı ve neden böyle hissettiğimi anlamama yardımcı oldu. Sizlere de farklı konulardan dokunup, hayatınızda kafanızı karıştıran, anlamlandıramadığınız şeyleri daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir diye düşündüm.

neşe zamanıBenim için Zaman, Tanrısal Boyutumla ilişkimi sıkı tutuma zamanı.. ( Zevkle ! ) Öğrendiklerimi teker teker deneyimleme zamanı 🙂
Huzurlu bir zihinden büyük fikirler doğarmış. Şimdi durmak ve bu arınmışlığın keyfini çıkartmak zamanı ! Fikirler ve Deneyimler Konusunda Tatilyada geziyor gibiyim 🙂 , Etrafımdaki Her şey beni çocuk gibi Heycanlandırıyor. Çünkü artık Bilmekten veya İnanmaktan çok ötedeyim… artık Yaşıyorum !

İlham Kaynağı Link:(http://moralev.com/2015/04/07/bulundugumuz-zaman-uzerine-dusunceler-3-peki-degisim-nasil-bedenlenecek/)

Benim ruhsal ve psikolojik tedaviden anladığım…

Bir insanı ruhsal açıdan iyileştirebilmek için, ona “Reiki” veya “Chi” enerjileri ile şifa terapisi yapmak hiç bir zaman tek başına yeterli değildir. Enerji çalışması ile o anda birikmiş blokajları temizleyebilirsiniz ancak bu akışkanlığın, temizliğin kalıcı olmasını istiyorsanız o blokajı oluşturan asıl sebebi de ortadan kaldırmanız şarttır.  Bu asıl sebep nedir? Cevap çok basit, duygularınızın, tepkilerinizin ardında yatan devamlı düşünce sisteminiz, onun da arkasındaki bilinçaltınızdaki kök inançlarınız…

Tam bir şifa vermek için kişinin kök inançlarını ve dolayısıyla sahip olduğu o devamlı bakış açısını değiştirmek gerekmekte. Bu yeni bir hayat yaratmanın birinci ve temel adımıdır… Evet bakış açısı, yani evreni, hayatı, ticareti, siyaseti, ilişkilerimizi, başımıza gelen olayları algılayış biçimimiz ve bizde uyandırdıkları hisler… Bakış açımızda bizi sürekli rahatsız ettiğini düşündüğümüz ve artık had safhaya gelmiş bir problem bazen tek bir derin nefesle, bazen bir kaç gün üst üste yapılan 10 dk.lık bir meditasyon tekniğiyle, bazen 3,4 seanslık konuşma ile bazen yıllar sonra kendiliğinden değişir ve iyileşir. Aslında önemli olan onun yanlış olduğunu farketme anı ve değiştirme isteğidir.

“No problem can be solved from the same level of consciousness that created it.”                                                                                                      “Hiç bir problem, onu yaratan aynı zihin yapısı ile çözülemez”                                                                                    A. Einstein

Bu çok basit değil mi? Peki bu zihin yapısı (algı) nerede nasıl şekillenmiştir? Bilinçli zihnin henüz oluşmadığı ve yaşanan duyulan görülen her şeyin bilinçaltında direkt doğru olarak kabul edildiği 0-6 yaş dönemi olabilir mi? Veya atalarınızdan edindiğiniz inançlar…

Bu nedenle psikolojik problemlerde önemli olan derine inmektir. Theta Healing yönteminde buna kök inanç kazma çalışması yapılarak ulaşılır örneğin. Yani, ilk önce karşı tarafın problemini en iyi şekilde dinlemek ve anlayabilmek, Daha sonra da kişinin, olayın içinde olduğu için, göremediği sorunun o bahsettiğimiz kaynağını keşfetmek ve karşı tarafta da bu kaynağa dair bir farkındalık kazandırmak ve ardından buna yönelik çözümü sunmak bana göre “İnsan”ın hayatında alacağı en harika hizmettir.

Gördüğüm kadarıyla insanların psikolojik problem olarak gördüğü ve anlattığı olaylar tamamen ve sadece, daha önceden yaşanan ancak üzeri bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde örtülmüş, derin ve köklü izler bırakmış ilk olayın sancılarıyla oluşmuş yeni bir olay oluyor. Bu Problem diye anlatılan şey temel oluşturan o ilk problemi Hatırlatma amaçlı bir tiyatro gösterisinden başka bir şey değil.  Çok basit ve genel bir örnekle; çocukken sevgisiz bir aile ortamında büyüyen bi kız çocuğunun, gençlik yaşlarında (18-25 diyelim) sevgiyi sürekli dışarıda araması ve kurduğu ilişkilerde bağımlılık, aşırı sevgi gösterme ve negatif bir durumda kolayca çöküşe gitmesini gösterebiliriz. Bu kişi daha sonra sevilmeme korkusu, yalnız kalma korkusu, eksiklik giderme, ruhsal tatmin temelli davranışlarının sonucu olarak yeniden öz saygısını ve öz güvenini yitirmesine neden olan olaylar yaratacaktır. Eksiklik temelli davranış eksikliği doğurur. Böyle bir durumda çözüm kızın birlikte olmak istediği o yakışıklı, karizmatik çocuğunun kıza ilgi göstermesi ve çıkma teklif etmesi elbette değildir 🙂 Bu, o kız için olsa olsa, “bak aslında ihtiyacın olan bu değil” mesajlı bir deneyim olacaktır. Sonuç olarak, esas oğlanımız esas kızımızdan vazgeçtiği anda kız ruhsal çöküntüye girecek ve az önce bahsettiğim gibi psikolojik probleminin bu ilişki olduğunu anlatacaktır. Ancak anlaşıldığı gibi temelde sorun, daha çocukluk dönemine dayanmaktadır. Bu durumda, Kızın ihtiyacı olan tek ve temel şey, sahip olduğu sevgi açlığına ÖNCE KENDİNİ SEVmesi anlatılarak son vermektir. Yani sevgiyi dışarda aramadan önce önce kendi varlılığının değerini hissetmesi ve kendiyle barışması tavsiye edilmelidir. Başkalarının onu sevmesine dair ihtiyacına bir son verip önce kendi kendini sevme ihiyacını gidermesi öğütlenmelidir. Bu şekilde ilişkileri daha sağlıklı ve sağlam olacaktır. (her iki taraf için de) 🙂

Yaşasın, genç bir kızın hayatını daha kurtardık ! 🙂 Aslında KENDİNİ SEVMEK Tüm İlişkilerin Hayatını Kurtaracak bir Olgunluk Seviyesidir, En Temel Doyumdur. 

Kendinizi sevmediğiniz sürece atacağınız her adım (iş, aşk, arkadaşlıklar, sağlık, seyahat) bir türlü sizi tatmin etmeyecek, hep eksik kalacak ve eninde sonunda bir değersizlik hissi ile başarısızlıkla sonuçlanacaktır.
Çok net ! 😀

Sevmek konusuna girmişken, bu konuda Sistem şöyle işler; Kimi kendinizden çok severseniz Allah onu sizden alır, Çünkü siz Allah’ın ruhundan bir parçayı taşıyorsunuzdur. Ve bu parça bölündükçe azalan veya güçsüzleşen bir şey olabilir mi, elbette değil. Böyleyse siz bir bütün olarak Allah’ın kendisinden bir parçasınız. Böyle bir varlık olduğunuzu bilip de kendinizi sevmemek hem kendinize hem de Allah’a ve İlahi düzene karşı bir hayli haksızlık olur. Merak etmeyin günah değil, çünkü zaten hepimiz bunlar için buradayız, sadece KİM olduğunuzu hakikaten hatırlayın, buna göre davranın ve şükredin istedim.

“Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Çok az şükrediyorsunuz!”

                                                                SECDE SURESİ 9.Ayet

Bunun bilincine varmak, bunu hissetmek gerçekten huzur vericidir.

Asıl konumuza geri dönecek olursak da gayet açıkca anladığınız gibi, Canınızı sıkan HER ama HER KONUDA kesin olarak ya düşünce yapınızda, ya bilinçaltınızda ya da sınırlandırılmış bakış açınızda (algınızda) bir bozukluk vardır. Dahası değil. Ve düşüncenizi değiştirdiğinizde, YAŞAMINIZ DEĞİŞİR!

Tıpkı Mahatma Gandhi’nin söylediği gibi;

“Sözlerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür;
Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür;
Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür;
Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür;
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür;
Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür;
Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür.”                                                                                                                                      Gandhi

Sevgilerimle
dilekcantimur@gmail.com

Theta Healing seansı veya Meditasyonlu bireysel seans almak isterseniz tıklayın…