Yeni Dünya Canlısı

Yeni Dünya Canlıları ölüp ölüp dirilirler,,, onlar her nefesteHer yeni anın, içindeki mucizevi yaratıcı gücünü hissederler. Yeniden yeniden yeniden yaratırlar. Yarattıkları sadece aşk içindir. Ve hal böyle olunca çok da fazla değişiklik yapmaya ihtiyaçları yoktur. Yeni dünya canlıları çoğunlukla hallerinden memnundurlar ve fakat sürekli kendi içlerine baktıkları için, ne zaman daha çok ışık alanı yaratabileceklerini anlarlar, yani ne zaman içlerinde yeni yeni karanlık bölgelere rastlarlar, o zaman yeniden bir nefes verir ve alırlar, yani yeniden ölür ve aşk niyetiyle dirilirler. Böylece her dirildiklerinde varlıklarında daha çok ışığı barındırıyor olurlar. Daha çok <Aşk>ı.

Yeni Dünya Canlıları Aşk’ın sonu olmadığını bildikleri halde olabildikleri ((aşk)) kadarıyla memnundurlar. Çünkü oldukları hal -sonsuz Aşk’ın kendisi olmasa da- olabilecekleri en güzel haldir. Çünkü temiz niyetleri ile Ellerinden Geleni yapmış ve kapları ölçüsünde ışıkla dolmuşlardır. Bu yeterli, Bu tam… Her biri bir kabı olduğunu bilir ve kabının yettiğince dolduklarında tarifi güç bir mutlulukla tam olurlar ve bilirler Aşk Onlara daha çok gelmek istediği zaman gelecektir. Onların tek yapabileceği buna layık ve hazır olmaktır…

universe

Anda olmak Cennettir. Yeni Dünya Canlıları bunu ara ara hissetmişlerdir. An’da olmayı öğrenmeye çalışırlar. Zihinlerinin içinde olmak, onlar için bugünü, şu anı yaşamamaktır, yani bedenli birer ölü olmaktır.

Yeni Dünya Canlıları Sevginin ne olduğunu bilirler, sevgisizliği görebilirler ve gerçekten sevebilmenin heyecanıyla yanar tutuşurlar.. ‘Karşılıksız Sevgi’ yi hissediyor olmak, ‘Sevginin kendisi Olmak’ onlar için bir dağcının Himalaya’da Everest’e tırmanması, bir futbol takımının Dünya Şampiyonu olması gibi heyecan verici bir amaçtır.

Sevgi Olmak için
Ne yapılması gerektiğini bilirler ama yapmak zordur. Yapmak için sınırlarını zorlamaları gerektiğini bilirler.. Zorlarlar, aşarlar, genişler ve büyürler…
Yeni Dünya Canlıları yumuşaktır. Bakışları, gülüşleri…

Yeni Dünya Canlıları gençliklerinde oldukça kırılgandır yetişkinlikte kırılgan olmamayı öğrenirler…

Yeni Dünya Canlıları her zaman Özgürdür. Her zaman ve her koşulda. Para bile onları istemedikleri bir şeyi yapmaya zorlayamaz. Parasızlıktan korkmazlar. Nefes aldıkları sürece aç kalmayacaklarını bilirler. Ölmeleri gerekliyse ölürler. Aşk Nasıl derse o. Amaç aşkla dolmaktır. Amaç içerideki aşkı bulmaktır ve Dünyalık hiç bir koşulun bu amacı engelleyebilecek bir etkisi yoktur. Aşk hep oradadır ve Canlı hep orada ve ikisi arasına dünyada girebilecek hiç bir şey yoktur. Olaylar Olur ve geçer… Amaç siyahtan beyaza varmaksa tüm renklerin tek tek farkına varılacaksa kimisinin rengi gridir kimisinin lacivert kimisinin bordo ve trilyon tane renk tonu olduğu gibi trilyon tane yaşam tecrübesi vardır… Yeni dünya Canlısı içinse hepsi tektir, hepsi yalnızca Renk’tir. ve Siyah ile Beyaz arasında… Dolayısıyla Dünyalık hiç bir koşulun, yani rengin ne olduğunun, hangi yoldan bu ikisinin arasındaki yolculuğu yaptığının bir önemi yoktur. Bu yüzden Özgürdürler… Renk renktir, Yol yol… “İki kapılı bir han” mı demişti bir zamanlar bir Aşık… Ne güzel söylemiş…

Yeni Dünya Canlıları Aşıktır…

 

Negatif duygularla Nasıl başa çıkılır ?

Üzgün olmak, incinmek, kendini kötü hissetmek, reddedilmek hepimizin, her insanın hayatında yaşadığı normal duygulardır. Ama bu duygulara tutunmak, onlardan beslenmek, onları büyütmek bi işe yaramaz. Bu yolu seçmeyin, kendinizi bu duyguların acısına kaptırmayın. Bu kelimeyi çok seviyorum KENDİNİ Kaptırmak… düşünsene bi KENDİN var, ve sen onu bu negatif duyguya ellerinle TESLİM EDİYORSUN. Kim ister böyle bir şeyi ? Kim kendini çamurlu suya bile bile sokmak ister ?
Bu düşük frekanslı duygular iyileştirilmek üzere ortaya çıkarlar.. Size öğretmek geliştirmek üzere… Ama siz bunlara tutunur ya da arkanızı dönüp zamana gömerseniz, iyileşme ve gelişme gerçekleşmez… Onlar geldiğinde, onlara derinden bakın, sizin ilginizi istedikleri kesindir. Yaşayın onları, sizinle ifade bulmalarına izin verin ve aynı zamanda bu duyguyu yaşıyor olmanızın sadece ruhun Bİ DENEYİMi olduğunu bilerek. Ruhunuz HER DUYGUYU olduğu gibi, bu negatif duyguları da deneyimleyecek (elbette)… Sonunda, onunla ilgilenip cevaplarınızı aldığınızda, artık size,  öğretecek bir şeyleri kalmayacağı için geçip gidecekler ruhunuzdan, yaşamınızdan.. Değişeceksiniz.. Tıp ki HER ŞEY gibi.. Mevsimler gibi, bulutlar gibi, rüzgar gibi, çiçekler gibi 🙂 …çiçekler
İyi kötü !? her duygu bizim için var. Onları yaşamak için kendinize izin verin. Onlardan öğrenmek için.. (rahat olun, “ya kederlenirken nasıl rahat olalım?!” diyor olabilirsiniz ama çok samimi söylüyorum; o negatif duyguyu dibine kadar yaşamanın rahatlığı nasıl bir duygudur çok iyi biliyorum, ağlamaktan kalbim çıksa da kurtulsam gibi hissettiğim zamanları çok iyi biliyorum.. ama bir yanımın hep bunun geçip gideceğini ve bu kederden sonra gelecek gelişim ve mutluluğun amma da çok olacağına dair hissettiğimi de…)
Başka bir şekilde anlatmam gerekirse, Bu hayatta Soru sormadan cevap alamazsınız?  SORU bu yaşanılan soruNlardır ve ancak sorunun ardından cevap gelir.
Senin içinde saklı olan cevaplar…
Gelişim budur… Kendinden öğrenmelisin… Yaşamından öğrenmelisin.
Yoksa çürürsün! Bir bedenin içinde canlı canlı ölürsün gelişmez dönüşmez ilerlemezsen. İşte bu sorunlar sana bunu sunar. Gelişmeyi, Öğrenmeyi. Bırakın keyif de keder de gelsinler geçsinler… bİz bU DöNüşüMe (devir-daim’e), hAYAt diyoruz… 😉
Her seferinde gelişiyorsun… Her seferinde daha yüksek enerji frekansına uyumlayabiliyorsun kendini… Tebrik ederim… Gerçekten Harikasın !  (farkında ol ya da olma 😉 Çok Seviliyor ve her an iyiliğin için birileri tarafından gözlemleniyorsun.. (someone cares for you in your every moment.)
<<<<(Rabb’in-Mürebbiye’ndir, hiç bir anında yalnız değilsin, Hatırla ! )>>>
Sizi seviyorum.. Ne haliniz varsa öyle olun ❤

Burada her şey değişir :) İyi dediğin kötü, kötü dediğin iyi olur… Hüküm vermekte aceleci olma !

İnsan zihni başına gelen her olayı İyi ya da kötü diyerek etiketleme eğilimdedir.. Az önce okuduğum bu hikaye yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdi ve hala o haldeyken bu satırları yazıyorum. İyi ya da kötü bir olay yoktur, hepsi yalnızca bir deneyimdir. İşte bu kadar basit ! Bu bir kaç ay önce öğrendiğim ve zaman zaman hatırladığımda beni hep böyle gülümseten rahatlatan bir düşünce. Bu bir Zen öğretisiymiş böyle söylemek ne kadar doğru bilmem ama karşılaşınca mutlu oldum açıkçası 🙂

ying_yang_by_nick_m_a-d39mjduBiz dualitenin hakim olduğu bir sistemin içinde yaşıyoruz.. Dolayısıyla burada her şey ancak zıttıyla var olabilir. İyi ve Kötü diye yargıladığınız olaylar aslında birdir, aynıdır. Ağlamak ve Gülmenin aynı şey olması gibi.. İkisi de duygudur… Ne mutlu ki hala hissedebiliyorsunuz 😀 Ölüm örneğin en yakınınız asıl aileye geri dönmüştür onun bu kavuşmasına ağlamak neden? Ölümün kötü Doğumun güzel olduğunu da nerden çıkarttınız ve buna deli gibi inandınız ?

Özetle başınıza gelen hiç bir olayı yargılamayın, ona hüküm vermeyin…

…….

Bir köyde yaşlı bir adam varmış. Çok fakirmiş ama, Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki… Kral, at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama, adam “Bu at, bir at değil benim için, bir dost. İnsan dostunu satar mı?” dermiş hep.

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Bu atı sana bırakmayacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi hiç bir şeyin kalmadı” demişler.

Belki… Hüküm vermek için acele etmeyin. Şu an sadece “at kayıp”, şu anın tek gerçeği bu.. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve kendi kendinize verdiğiniz hüküm. Her olay bir başka olayın başlangıcıdır,arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.” ” diye cevap vermiş yaşlı çiftçi.

Ertesi sabah çiftçinin atı, peşine taktığı üç vahşi at ile geri dönmüş. Bu durumu hayretle karşılayan komşular “Ne kadar da harika!” demiş.

Belki” diye yanıtlamış yaşlı adam.

Bir sonraki gün, çiftçinin oğlu yabani atlardan birine binmeye çalışırken düşmüş ve ayağını kırmış. Komşular, bu talihsizliğe ne kadar üzüldüklerini dile getirmek için yaşlı adamın evine gelmişler.

Belki” demiş çiftçi.

Ertesi gün, köyün erkeklerini orduya almak üzere askerler gelmiş. Çiftçinin oğlunu ise ayağı kırık olduğu gerekçesiyle es geçmişler. Komşular her şeyin nasıl da güzel bir sonuca bağlandığını söylerken,

Belki” demiş yaşlı çiftçi.

………

Aşağıdaki linkte kısa ve güzel başka öyküler de var.. Benim şu anda İhtiyacım olan bu hikayeymiş..
Her şey değişir öğretisi “Anicca”ise, aylar önce Metin Hara’nın bir seminerinde öğrendiğim ve hayatıma işlemek istediğim diğer öğretilerden biri. Bunun için Jeff Oliver’a da teşekkür ediyorum. Yakın zamanda da Thailand’a Vipassana Meditasyonu yapmaya ve bunu kendime daha iyi öğretmeye niyet ettim.. Gözlemci olmak, inanılmaz bir güç veriyor bana… Gözlemci olmak ve o gözlemlediğin şeyin geçeceğini bilmek, yaşanılan deneyimin yalnızca tadına bakmak ve beğenmediysem yine de bunu farketmek ve geçmesine izin vermek, Beğendiysem gülüp hazzı yaşayıp teşekkür edip daha iyisi için bunun da geçmesine izin vermek… Bence güç budur azizim 🙂

Dileğim her şeyin sevgiyle ve farkındalıkla harmanlanarak değişmesi…

Devamı: http://www.uplifers.com/hayat-dersi-verecek-6-zen-hikayesi/#ixzz3jAbMCkNd

Ben Kimim, Burada Ne İşim Var, Bu Dünya İyileşir mi, Peki Çözüm Nedir ? :)

Herkese selamlar, bu Kiesha Crowther’ın konuşmasının 2.kısmıdır.
(1. kısmını okumak için link: dilekcantimurblog.wordpress.com/1. bölüm Toprak Ana )

Keyifli Okumalar … 🙂

….

şaşkın kızHepimiz bu gezegene insan ürünü kurallar ve insan ürünü dinler içinde doğduk. Ve artık, daha fazlasını hak ettiğimizi dile getirme zamanı. Çünkü daha fazlası var. Kendimizi değiştirmenin, kurtarmanın tek yolu, Kim olduğumuzu hatırlamak… Bizlere hep Tanrı’nın bizden kopuk olduğu anlatılmıştır. Dinler, bizlerin günahkar ve kötü insanlar olduğumuzu söyledi ve Cenneti hak etmemiz gerektiği. ( Aslında ben gerçekten Cenneti hak etmek için çabalamamız gerektiğine inanıyorum, ve aslında bu yazıda da Cennetimizi yeniden bulabilmenin yolunu yazıyor. Bu çaba ise aslında şaşılacak kadar basit 🙂 yalnızca kalp bilincinde yaşamaya başlamamızdan ibaret. O’nu haketmek için O’nu seçmemiz gerekli. İnsanlar bunu bilmiyor ve dahası korkuyorlar. Tanrı varlığımızı, sınırsız potansiyelimizi yeniden hatırlamayı seçmeliyiz.) Ben bugün, asla unutmamınız gereken bir şeyi söylemek üzere buradayım;

Siz Tanrısınız… (Nur’unun Nur’u olarak… O’ndan olarak.)

Ruhunuz Tanrı… (Tıpkı Okyanustaki bir damlayı aldığınızda her nasıl o damla okyanustan farklı bir şeye dönüşmediyse ve okyanusun tüm özelliklerine sahipse biz de Tanrı’dan bir damlayız…)

Tanrı’dan kopuk (ayrı) değilsiniz.

Hepinizin Tanrı olan bir Yüksek Benliği var.  (Buna bayılıyorum 🙂 )

Ruhunuz, Yüksek benliğiniz, Yüce Rabbin bir parçası. J
Tanrı ne bir erkek, ne de bir kadın. Tanrı, bilendir. Tanrı, her şeydir. Tanrı tüm yaratılışta bulunan sevgi ve ışıktır. Ruhunuzu yapan Tanrı’dır. Ruhunuzu Tanrı yaptı ve ruhunuz sizin içinizde yaşıyor Siz Tanrısınız. Herkesin yüksek benliği var. Ve sizi buraya yollama kararını alan Yüksek Benlikleriniz. Gelmeyi siz seçtiniz. Bunu niye seçtiğinizi kendinize sorun. Buradaki sizden, sizin yüksek benliğiniz sorumlu. Bu gezegene pırıltınızı gönderme kararı aldınız.  Deneyimlediğiniz her şey, bir insanla, bir hayvanla, bir bitkiyle olan her etkileşiminiz, Yüksek Benliğinizin size gönderdiği bir deneyim. O yüzden, ne bir hata ne de bir günah var. Buraya öğrenmek için geldiniz. Düny hayatı (bir yanıyla)bir okul. Her gün deneyimlediğiniz her şey, iyi veya kötü görünsün sadece birer öğreti (hatırlatıcı) ve deneyimdir.

İyi veya kötü, kolay ya da zor görünse de her deneyimden öğrenebilir ve gelişebilirsiniz. Kim olduğunuzu gerçekten anlayın!  Sizler Tanrı ve Tanrıçasınız. Madem ben, bana en hayırlı öğrenimim için Yüksek Benliğim tarafından verilmiş olan yolculuğumda Tanrı ve Tanrıçayım, o zaman başka hiçbir insanı yargılayamazsınız ve hiç kimse de sizi yargılayamaz. Siz Mükemmelsiniz. Bütün yaşam öğrenmek  ve gelişmek için. (Deneyimlemek ve Bilinçlenmek ve kaynağın kendisini saflaşmış olarak tümüyle hissetmek, bilmek için bütün olma (her şey ve hiç olma)yolunda ilerlemekten ibaret). Belki komşunuz seçimleri hoşunuza gitmiyor ama onlar tam olarak öğrenmeleri gerekenleri öğreniyorlar. Bunun bilincinde olduğunuzda, özgürleşirsiniz. Birilerinin sizin hakkınızda ne düşündüğü farketmez. Ve bizim de kimseyi yargılama hakkımız yok. Hepimiz kendi yolumuzdayız. Öğreniyor, deneyimliyor ve gelişiyoruz. Dedelerim bana bir seferinde şöyle demişlerdi; “Başkalarının senin hakkındaki düşüncesi, seni ilgilendirmez.” kesinlikle haklıydılar. Toplumdaki statünüzün bir önemi yok. Ne kadar gelirinizin olduğunun bir önemi yok. Bunlar hep egonun ürünleri. Ve ego ile yaşamak, yanlış bir yaşam şekli. Çünkü sizi Tanrı,’dan koparan yalnızca egodur. Çünkü insan ürünü dinler Tanrı’dan kopuk olduğumuzu öğretti.  Ve dini liderler, gücünüzü sizden aldı. Din, bireyin gücünü almakta, Sizi Tanrı’dan koparmaktadır. Dünya’daki gücünüzü olduğu kadar, ahiretinizin gücünüz de sizden almaktalar. Artık onlara gücünüzü teslim etmeyin.  Tanrı’nın gözünde değerli olup olmadığınızı kimsenin söylemeye hakkı yok ! Sizler varoluşunuzun güçlü, eşyaratıcılarısınız. Zihin ve ego ile yaşamayı bırakıp, tekrar kalpten yaşamaya dönmemiz istendi bizden.

Tüm insanlık adına Dünya’daki en büyük yara, kendimizi sevmiyor oluşumuz !  Siz gerçekten kimsiniz ? Ve o kişiyi seviyor musunuz? Dünya üzerindeki en büyük yara budur. Size kendinizi yansıtacak kimseniz yoksa, sevilesi, hoşlanılası ve değerli olduğunuzu, yine de sevilesi ve değerli olduğunuza inanır mısınız? Ama yaralarımız bizi çirkin değil güçlü yapar. Hepimiz hata olarak gördüğümüz şeyler yaptık, ama artık onlara hata gözüyle değil, öğrenme fırsatı gözüyle bakmalıyız. Böylece, kendimizden nefret ve şüphe etmeyi (kendinden-kuşku) bırakabiliriz. Böylece Tanrı’nın parçası olduğunuzu ve güzel olduğunuzu hatırlarsınız.

Birbirimizi sevmeliyiz. Çünkü bizler gerçekten kardeşiz ! Hepimiz aynı anneden doğmayız. Hepimiz Tanrı’dan gelmeyiz.

Dünya’nın geçirdiği en muazzam zamanda yaşıyoruz. Ve bizler gelmiş geçmiş bütün ruhlardan daha güçlüyüz. Yaşadığımız Dünya’yı değiştirmeye muktediriz. Tek (!) istenen şey , *Sevgi Olmamız* .

Sevgiyle yaşadığında her şey değişir.

Sevgiyle, Kim Olduğunu Hatırlarsın.

Sevgiyle, Kimseyi Yargılamaz Olursun.

Sevgi olarak, Dünya’nın bilincini kafadan kalbe taşırsın.

Sevgi gerçekten cevaptır.

Yüzyıllardır kadim yerliler Dünya üzerine gelecek bazı insanlardan bahsetti. Bunlar, Dünya’nın yaşam biçimini değiştirecek olanlardı. Bunlara “Çok Renkli Kabile” denilecekti. Günümüzde bütün kadim yerliler artık zamanın geldiğini söylemekte ve bunca zamandır beklenenler “Bizleriz”!  ve Dünya Ana ile beraber aydınlanabiliriz. Kutupların yeniden değişmeye başladığı bir gerçek. Tamamlanması sadece birkaç sene alacak. Şimdiyse insanoğlu bir seçeneğe sahip :  Ya aynı kafada yaşamaya devam ederiz ve doğanın kendini yenilemesine ayak uyduramayıp Dünya üzerinden siliniriz. Ya da Kim olduğumuzu hatırlarız, (gücümüzü yeniden kabul ederiz), sevgide yaşayarak, aydınlanarak (bilinçlenerek) ilerlemeye devam ederiz.

Kalpten yaşamak aslında çok çok kolaydır. Yapmak zorunda olduğumuz en basit şey… Hepimizin kendini sevgi durumuna sokacak, kalbini açacak özgün yöntemleri vardır. (beynin alfa beyin dalgasına geçmesini sağlamak için yöntemler örneğin; sevdiğin tarzda bir müzik dinlemek, sevdiğin bir hobini yapmak, dans etmek, denize girmek, yoga yapmak vb.) Benim için bu, doğayla, ağaçlarla ve bitkilerle birlikte olmak olduğu gibi güzel bir müzik dinlemek de durumumu hızlıca değiştirebilir. (yükseltir). Bazen küçük bir çocukla veya bir hayvanla birlikte olmak da bunu sağlayabilir. Ama hepimizde bu yol farklıdır. O yüzden kalbe inmenizi en kolay şekilde sağlayacak yöntemi siz seçin. Ve o durumda bir süre kalın. Günde 5 dk.olsa bile…

 Bizden istenen şey bilinç değişimidir. Zihin, ego durumundan, kalbi duruma geçmek… Dünya bilinci gerçek bir şeydir, bir tür enerjidir. Evrendeki her şey enerjidir. (Her şey enerjiden meydana gelir, soyut ve somut her şey aralarındaki tek fark titreşim-frekans- yoğunluğudur. Örneğin, şünceler yalnızca daha az titreşimli maddelerdir. Neye odaklanırsanız onu yoğunlaştırsınız ve dünya alemimde realiteye dönüştürürsünüz.) Bilincimiz de ayrıca bir enerjidir.

Ve şu anda Dünya’da kafa bilinci hakimdir. (Bunun içinde yanlış düşünce kalıplarıyla dolu bilinçaltı, egosal tatminsizlikler, korkular, temeldeki kendini sevip saygı duyamamaktan kaynaklanan değersizlik hissini yenebilmek için bunu dışarıdan alabilmek için çabalayan, doyumsuzluk ve sürekli daha fazlasını isteyen bir zihin vardır.) Ne mutlu ki Sevgi enerjisi, Korku (nefret) enerjisinden 10 kat güçlüdür. Ve hakikaten, tüm bilinci değiştirebilmek için Dünya popülasyonunun sadece 3’te 1’inin sevgiyle yaşamasına ihtiyacımız var. Şu anda en güçlüsü zihin bilincidir. O yüzden kararlarımızı hislerimizle almak yerine düşünerek alıyoruz. Ama kararlarımızı kalbimiz vasıtasıyla vermemiz gerek. Bilinç, kafadan kalbe (mind to hearth) geçiş yapmaya başladıkça, bunu hep beraber yaşayacağız. Yani 3’te 1’imiz kalpte yaşamaya başlar ve kim olduğumuzu hatırlarsa, Dünyamızı gerçekten değiştireceğiz. Ve kalp bilincimiz giderek ağırlaşmaya başladıkça zihin bilincinin yerini alacak. Bu yüzden atalarımız bize meselenin gidip bir şeyler yapmak olmadığını, Dünyamızı değiştirmek için hiçbir şey yapmamız gerekmediğini söylerler. Bizden yapmamızı istenen tek şey Sevgi Olmamız. (Be the Love itself) .

Evrende her şey enerjidir EinsteinSadece sevgi olarak, o bilinç seviyesinde oturup Dünya’ya sevgi vererek, Dünya’yı değiştirirsiniz. 🙂 (Çünkü bütün enerjilerin toplandığı ve yoğunlaşan enerjilerin dünyada realiteye dönüştüğü bir sistemde bulunuyoruz. Buna Toplum bilincini örnek gösterebilirim. Her bir insanın aklından geçen tüm düşünceler ve ruh halini kaplayan hisler Matris denen bu enerji ağında toplanmaktadır ve birbirine benzeyen enerjiler mıknatıs gibi birbirlerini çekmektedirler. Ve yoğunlaşan enerji Dünya’daki realiteyi oluşturmakta ve deneyime dönüşmektedir. Bu nedenle Sevgi Ol mak Dünya’da cenneti yaratmak isteyenler için kuşkusuz bir yoldur. Bu etki tepki yasasıyla da uyumludur, Varlığınızın elbette evren üzerinde bir etkisi var ve siz her ne iseniz, öfke mi, hırs mı, şevkat mi sevgi mi, yani siz evrene nasıl bir etki ediyorsanız, aynı titreşimdeki bir tepki ile yanıtlanırsınız. Sevgi Olun, Kendi Cennetinizin tadını çıkartırken Tüm Gezegene şifa yayıyor olacaksınız.)

Sevgi bilincine geçtikten sonra bu bilinçte oturup onu yönlendirebilirsiniz de.. Suya şifa için gönderebilir, hayvanlara şifa için gönderebilir, bitkisel bilinç için gönderebilir veya insanlara şifa olması için yönlendirebilirsiniz.

Bu gezegen üzerinde sürekli aynı titreşimi yayan sadece iki şey vardır: Dünya ve İnsan

(Biz gerçekten de bir bütün olarak yaşamımızı sürdürüyoruz. Topraktan Havadan Evrenin bütününden ayrı varlıklar değiliz. Biz biriz ve bu yüzden biz nasılsak onlar da öyle. Şimdişarıda gördüğümüz her şey içimizde olan bitenin bir yansımasıdır. İnsanlık ve Doğa şu an bu haldeyse bu insanlığın içindeki karmaşanın eseridir.)
Toprak Ana’ya ne yaparsak, kendimize yapmış oluruz. Dişil unsura tekrar nazik ve sevgi dolu olmalıyız ki Dünya iyileşsin !
lovedVe bu Gezegen üzerinde şunu hatırlamalıyız ki; yıldız canlıları, yıldızlardaki kardeşlerimiz gerçekten varlar. Uzun zamanlardır buradaydılar ve kendilerini hiç bakmayacağımız bir yere gizlediler. Engellilerimizin arasına… Zihinsel engelliler kutsaldır. Kendilerini asla bakılmayacak bir yere gizlediler. Zihinsel engellilerimiz bir kenara itildi ki onlar Dünya üzerinde olabilecek en sevgi dolu insanlardır. Onlar sırf insanlık için yüksek frekansları tutmak için buradalar. Bu hepimize, bizden farklı birine nasıl davranacağımız üzerine büyük bir derstir. Yıldız kardeşlerimiz tekrar aramıza dönüp bize yardım ve destek olmak istiyorlar. İlk adımı onların atmıyor olması da onlardan korkuyor olmamız. Gelmiyorlar ve gelip tüm sorunlarımızı çözmeyi düşünmüyorlar (çünkü bu bizim varoluşumuzu anlamsızlaştırırdı) ama gelip hepimize ÖĞRETMEYİ arzuluyorlar. Bizi çok derinden seviyorlar. (ve öyle sanıyorum ki sevdikleri kadar saygı da duyuyorlar.)  Bizimle beraber yürümek istiyorlar, yardım edebilmek için… Ama onlardan korkmamamız gerek. Onlar gerçek. Ve size bir hikâye anlatmıyorum. Gerçek olan şey bu! Devletlerimiz bile artık bize onların gerçek olduğunu söylemeye başladı. Artık internetten de bakıp görebileceğiniz birçok kaynakta, eski hükümet görevlilerinin, “Evet, onların varlığından haberdarız ve bir süredir onlarla irtibattaydık.” Dediklerini görürsünüz. İki haftadır yüzlerce gözlem yapıldı ve yüzlercesi Manhattan ile New York’ta California’nın her yerinde görüldü. New York havalimanı kapatıldı. Çin’deki havalimanı kapatıldı. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllarda, hepimize onların burada olduklarını açıklayacaklardır.

Kalbimizin alanında oturduğumuzda, sadece sevgimizi Dünya Ana’ya değil, sadece insanlığa değil, yıldız kardeşlerimize de sevgi ve saygımızı sunmalı ve tekrar gelip bize kendimizi nasıl iyileştirebileceğimizi öğretmelerini istemeliyiz.

Bizler Dünya’nın en müthiş! zamanında yaşıyoruz! Daha önce hiçbir insanın görmediği şeyler göreceğiz. Dünya birkaç sene içinde bambaşka görünecek. Hepimizin onunla birlikte olması da benim dileğim. Tek yapmamız gereken SeVGİ oLmaK.

Sevgi, ihtiyacımız olan her şeyin cevabıdır.

Sevgilerimle … 🙂

Kiesha Crowther konuşması 2. bölüm Youtube Link: Kiesha Crowther-Little Grandmother – We must start living from the heart.