Negatif duygularla Nasıl başa çıkılır ?

Üzgün olmak, incinmek, kendini kötü hissetmek, reddedilmek hepimizin, her insanın hayatında yaşadığı normal duygulardır. Ama bu duygulara tutunmak, onlardan beslenmek, onları büyütmek bi işe yaramaz. Bu yolu seçmeyin, kendinizi bu duyguların acısına kaptırmayın. Bu kelimeyi çok seviyorum KENDİNİ Kaptırmak… düşünsene bi KENDİN var, ve sen onu bu negatif duyguya ellerinle TESLİM EDİYORSUN. Kim ister böyle bir şeyi ? Kim kendini çamurlu suya bile bile sokmak ister ?
Bu düşük frekanslı duygular iyileştirilmek üzere ortaya çıkarlar.. Size öğretmek geliştirmek üzere… Ama siz bunlara tutunur ya da arkanızı dönüp zamana gömerseniz, iyileşme ve gelişme gerçekleşmez… Onlar geldiğinde, onlara derinden bakın, sizin ilginizi istedikleri kesindir. Yaşayın onları, sizinle ifade bulmalarına izin verin ve aynı zamanda bu duyguyu yaşıyor olmanızın sadece ruhun Bİ DENEYİMi olduğunu bilerek. Ruhunuz HER DUYGUYU olduğu gibi, bu negatif duyguları da deneyimleyecek (elbette)… Sonunda, onunla ilgilenip cevaplarınızı aldığınızda, artık size,  öğretecek bir şeyleri kalmayacağı için geçip gidecekler ruhunuzdan, yaşamınızdan.. Değişeceksiniz.. Tıp ki HER ŞEY gibi.. Mevsimler gibi, bulutlar gibi, rüzgar gibi, çiçekler gibi 🙂 …çiçekler
İyi kötü !? her duygu bizim için var. Onları yaşamak için kendinize izin verin. Onlardan öğrenmek için.. (rahat olun, “ya kederlenirken nasıl rahat olalım?!” diyor olabilirsiniz ama çok samimi söylüyorum; o negatif duyguyu dibine kadar yaşamanın rahatlığı nasıl bir duygudur çok iyi biliyorum, ağlamaktan kalbim çıksa da kurtulsam gibi hissettiğim zamanları çok iyi biliyorum.. ama bir yanımın hep bunun geçip gideceğini ve bu kederden sonra gelecek gelişim ve mutluluğun amma da çok olacağına dair hissettiğimi de…)
Başka bir şekilde anlatmam gerekirse, Bu hayatta Soru sormadan cevap alamazsınız?  SORU bu yaşanılan soruNlardır ve ancak sorunun ardından cevap gelir.
Senin içinde saklı olan cevaplar…
Gelişim budur… Kendinden öğrenmelisin… Yaşamından öğrenmelisin.
Yoksa çürürsün! Bir bedenin içinde canlı canlı ölürsün gelişmez dönüşmez ilerlemezsen. İşte bu sorunlar sana bunu sunar. Gelişmeyi, Öğrenmeyi. Bırakın keyif de keder de gelsinler geçsinler… bİz bU DöNüşüMe (devir-daim’e), hAYAt diyoruz… 😉
Her seferinde gelişiyorsun… Her seferinde daha yüksek enerji frekansına uyumlayabiliyorsun kendini… Tebrik ederim… Gerçekten Harikasın !  (farkında ol ya da olma 😉 Çok Seviliyor ve her an iyiliğin için birileri tarafından gözlemleniyorsun.. (someone cares for you in your every moment.)
<<<<(Rabb’in-Mürebbiye’ndir, hiç bir anında yalnız değilsin, Hatırla ! )>>>
Sizi seviyorum.. Ne haliniz varsa öyle olun ❤

Burada her şey değişir :) İyi dediğin kötü, kötü dediğin iyi olur… Hüküm vermekte aceleci olma !

İnsan zihni başına gelen her olayı İyi ya da kötü diyerek etiketleme eğilimdedir.. Az önce okuduğum bu hikaye yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdi ve hala o haldeyken bu satırları yazıyorum. İyi ya da kötü bir olay yoktur, hepsi yalnızca bir deneyimdir. İşte bu kadar basit ! Bu bir kaç ay önce öğrendiğim ve zaman zaman hatırladığımda beni hep böyle gülümseten rahatlatan bir düşünce. Bu bir Zen öğretisiymiş böyle söylemek ne kadar doğru bilmem ama karşılaşınca mutlu oldum açıkçası 🙂

ying_yang_by_nick_m_a-d39mjduBiz dualitenin hakim olduğu bir sistemin içinde yaşıyoruz.. Dolayısıyla burada her şey ancak zıttıyla var olabilir. İyi ve Kötü diye yargıladığınız olaylar aslında birdir, aynıdır. Ağlamak ve Gülmenin aynı şey olması gibi.. İkisi de duygudur… Ne mutlu ki hala hissedebiliyorsunuz 😀 Ölüm örneğin en yakınınız asıl aileye geri dönmüştür onun bu kavuşmasına ağlamak neden? Ölümün kötü Doğumun güzel olduğunu da nerden çıkarttınız ve buna deli gibi inandınız ?

Özetle başınıza gelen hiç bir olayı yargılamayın, ona hüküm vermeyin…

…….

Bir köyde yaşlı bir adam varmış. Çok fakirmiş ama, Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki… Kral, at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama, adam “Bu at, bir at değil benim için, bir dost. İnsan dostunu satar mı?” dermiş hep.

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Bu atı sana bırakmayacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi hiç bir şeyin kalmadı” demişler.

Belki… Hüküm vermek için acele etmeyin. Şu an sadece “at kayıp”, şu anın tek gerçeği bu.. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve kendi kendinize verdiğiniz hüküm. Her olay bir başka olayın başlangıcıdır,arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.” ” diye cevap vermiş yaşlı çiftçi.

Ertesi sabah çiftçinin atı, peşine taktığı üç vahşi at ile geri dönmüş. Bu durumu hayretle karşılayan komşular “Ne kadar da harika!” demiş.

Belki” diye yanıtlamış yaşlı adam.

Bir sonraki gün, çiftçinin oğlu yabani atlardan birine binmeye çalışırken düşmüş ve ayağını kırmış. Komşular, bu talihsizliğe ne kadar üzüldüklerini dile getirmek için yaşlı adamın evine gelmişler.

Belki” demiş çiftçi.

Ertesi gün, köyün erkeklerini orduya almak üzere askerler gelmiş. Çiftçinin oğlunu ise ayağı kırık olduğu gerekçesiyle es geçmişler. Komşular her şeyin nasıl da güzel bir sonuca bağlandığını söylerken,

Belki” demiş yaşlı çiftçi.

………

Aşağıdaki linkte kısa ve güzel başka öyküler de var.. Benim şu anda İhtiyacım olan bu hikayeymiş..
Her şey değişir öğretisi “Anicca”ise, aylar önce Metin Hara’nın bir seminerinde öğrendiğim ve hayatıma işlemek istediğim diğer öğretilerden biri. Bunun için Jeff Oliver’a da teşekkür ediyorum. Yakın zamanda da Thailand’a Vipassana Meditasyonu yapmaya ve bunu kendime daha iyi öğretmeye niyet ettim.. Gözlemci olmak, inanılmaz bir güç veriyor bana… Gözlemci olmak ve o gözlemlediğin şeyin geçeceğini bilmek, yaşanılan deneyimin yalnızca tadına bakmak ve beğenmediysem yine de bunu farketmek ve geçmesine izin vermek, Beğendiysem gülüp hazzı yaşayıp teşekkür edip daha iyisi için bunun da geçmesine izin vermek… Bence güç budur azizim 🙂

Dileğim her şeyin sevgiyle ve farkındalıkla harmanlanarak değişmesi…

Devamı: http://www.uplifers.com/hayat-dersi-verecek-6-zen-hikayesi/#ixzz3jAbMCkNd

Bulunduğum zamanı anlamak üzerine…

mersin sahilTam bir arınmaya başlama ve öze dönme hikayesi. Gerçek bir hikaye…. çünkü kendi hikayem 🙂  Öncelikle, içinde bulunduğumuz zaman üzerine değinmiş ve bende bazı taşların yerine oturmasını sağlamış olan yazının (linki aşağıdadır) sahibine tekrar teşekkürler.

Evet, Tam olarak Kalbimin o Hakikat sesini duymaya başladığımdan beri hayatımda bir çok köklü değişimler gerçekleştirdim. 6 yıllık ilişkim birden bire bir düğümün kendiliğinden çözülmesi gibi çözüldü ve ipler ayrıldı. Ve Ben böyleceAŞK‘ın bizzat kendim olduğunu hissettim. Kendime döndüm içime baktım, inançlarıma, yaşadıklarıma, kendi kendime yaptıklarıma, hastalıklarıma, hislerime baktım tek tek… En çok kalbime kulak verdim. Neticede Hakikaten birini sevmenin ne olduğunu öğrendim, ilk önce ne olmadığını deneyimleyerek elbette… İnandığım düşündüğüm hissettiğim bir çok seyin Zannetmek (öyle sanmak) olduğunu farkettim. Ben zannettiklerimden temizlendikçe hakikatler kendiliğinden yerleşiyor gibiydi bilincime. Yani bir illüzyondan uyanıp gerçeği görmeye başlamak gibi…

İçime yolculuğum devam etti ve oradaki ses bana bu kez (ne cürretle bilinmez) Sen Dünyayı Kurtaracaksın diyordu. ( Arındıkça daha iyiye.. ) Ben Dünyayı Kurtarıcam diye tekrar ettim ben de. O anlarda kalbim çok yoğun bir sevgiyle doluyor ve ben bu duygunun şiddetiyle ağlıyordum. Yani anlayacağınız durup dururken, tam meditasyonla sakinleştik derken, Mutluluk Gözyaşları döküyordum. Sanki o an zaten kurtarmıştım dünyayı ve şükrediyordum 🙂 Allah’ım Teşekkür ederim diyip duruyordum. Sonra bu duyguya hizmet etmek için ne yapabilirim diye düşündüm elbette. neyi aşkla yaparım ben diye sordum. Çünkü aklım karıştığında “Şimdi Sevgi Ne Yapardı?” diye sormayı öğrenmiştim. Cevaplar hızla geliyordu yakalamak ve tutmak gerekiyordu. İlk önce mevcut durumuma baktım elbette. Yaptığım iş beni ve varoluş amacımı yansıtıyor muydu? Yaptığım İş, Bu Dünyaya Verebileceğim En İyi Şey Miydi? Yaptığım işten haz alıyor muydum? Absolutely Not !Kesinlikle Hayır ! Öyleyse 1 sn daha orada durmamın hiç bir mantıklı açıklaması olamazdı (ne maaşı, ne sigortası, ne sabitliği, ne statüsü)… Tüm samimiyetimle hissediyordum, Ne gözümde, ne de gönlümde bunların hiç birinin bir değeri kalmamıştı. Bana ait değildi yaptığım işe ait şeylerin hiç biri ve eğer Ben, Evrene, Kendime Özgü (benim aslıma ait) bireysel katkımı sağlamaya niyet ettiysem -ki öyle görünüyordu- o zaman, Sonsuzluğa yansıtmak istediğim resmime uymayan şeyleri yaşamımdan çıkartmalıydım. Ve de Öyle Yaptım ! 🙂 Mevcut işimden istifa ederek ayrıldım. Siz adım atmadan, ayağınızın altında yer belirmez. Hadi bir cesaret. Yürümek istediğiniz yola çıkın ! Yolun olmadığını düşünüyorsanız bile ! Çünkü siz çok garanticisiniz, cesaretiniz yok ve Eğer adım atmaktan korkuyorsanız ne Allah’a (İlahi Düzenin Akışına, Evrene), ne de Kendinize inancınız ve güveniniz yok demektir. Siz adım atmadan önce yani daha evrene o soruyu sormadan, cevap bekliyorsunuz ama yaşamınız boyunca, sormadığınız hiç bir soruya yanıt almayacaksınız! Bu, benim Hayatımda aldığım 2. en muhteşem karardı 🙂

(Arınmışlığın Böylesi…) Şimdi 4 haftadır Evdeyim evet… ve bu sürede Zihnimin beni hiç rahat bırakmadığı doğrudur. Bu yazıda okuduğuma göre rahat bırakmayan ego imiş. Alışık değilmiş durmaya. Ben de 2 gün önce bir arkadaşıma şöyle söylemiştim. “İşten çıkmış olmaktan mutluyum. Kafama hiç bir şey takmıyorum. Ve tam da bu halim, beni huzursuz ediyor. Huzursuz olduğum için kendi kendime sorumluluklar yaratıyorum, o sorumlulukları da sırf bişiy yapıyor olmak için, bu huzursuzluğu gidermek için, yarattığımdan,yani içimden geldiği için değil de, kı*ımdan uydurduğum için, gerçekleştirmek istemiyordum ve tabi ki hiç birini gerçekleştiremiyorum. Sonuçta da yine hem kendime Sorumluluk yaratıp, hem de onu da Gerçekleştiremeyince, yine kendi kendime kızıyorum. Böyle saçma bir ruh halindeyim” demiştim. Saçma olmadığını bu güzel yazıyı okuyunca öğrendim. Taşlar havada birbirlerine çarpar vaziyette dururken şimdi hepsi yerli yerine oturdu. Doğal bir süreçteyim. Ve dikkat etmem gereken tek şey Negatif düşünce spiraline girmemekmiş ki ara ara sürekli giriyordum. Ve Dilek sakin ol diyip kendimi çıkartıyordum. Veya hemen hoop bir meditasyonla yine kendime geliyordum. Aslında bu yazıyla da 10 dk. nefes ve 20 dk. dengelemeden kalktıktan sonra karşılaştım. Niyetime uygun deneyimler yasasına BAYILIYORUM ! 🙂

Bunlar aşağıda linkini belirttiğim yazıyı okuyunca aklıma gelenler. İçinde bulunduğum zamanı ve neden böyle hissettiğimi anlamama yardımcı oldu. Sizlere de farklı konulardan dokunup, hayatınızda kafanızı karıştıran, anlamlandıramadığınız şeyleri daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir diye düşündüm.

neşe zamanıBenim için Zaman, Tanrısal Boyutumla ilişkimi sıkı tutuma zamanı.. ( Zevkle ! ) Öğrendiklerimi teker teker deneyimleme zamanı 🙂
Huzurlu bir zihinden büyük fikirler doğarmış. Şimdi durmak ve bu arınmışlığın keyfini çıkartmak zamanı ! Fikirler ve Deneyimler Konusunda Tatilyada geziyor gibiyim 🙂 , Etrafımdaki Her şey beni çocuk gibi Heycanlandırıyor. Çünkü artık Bilmekten veya İnanmaktan çok ötedeyim… artık Yaşıyorum !

İlham Kaynağı Link:(http://moralev.com/2015/04/07/bulundugumuz-zaman-uzerine-dusunceler-3-peki-degisim-nasil-bedenlenecek/)